50 Yılın Toplu Öyküleri.
Buket Uzuner’in son 50 yıldır yazdığı öyküler.
50 yıl mı? Bir yanlışlık olmasın? O kadar uzun zaman geçmiş olabilir mi?
O halde, kolumun altında, elyazması bir öykü dosyasıyla Attilâ İlhan’ın o küçücük editör odasına girip, yazdıklarımın yayımlanması için çok zorlu ve uzun mücadeleye başladığımda neredeyse çocukmuşum!
Ve demek ki, şimdi üniversitelilere artık “çocuk” diyecek bir yaşa gelmişim! Şaşırıyorum: O 50 yılın nasıl bu kadar çabuk, hızlı, zor, yorucu, sık sık düşüp yaralanarak, sonra kalkıp yeniden koşmaya başlayarak, kırılarak, dışlanarak, uğraşarak, sansürün her türünden çekinerek, başına “bir şey” gelmesinden endişelenerek, kadın yazar olmanın toplumun her kesiminde kadına yönelik ayrıca fazladan tehlike ve tehditlerini bilerek, devamlı tetikte olarak ve bunlara rağmen o 50 yılın nasıl böyle heyecanlı, canlı, hareketli, neşeli, sevinçli, enerjik, yepyeni fikirlerle dolu geçtiğine şaşırıyorum.
Seviniyorum, her şeye rağmen “Yazmasam ölürüm!” diyen Sait Faik’in yazı soyundan gelip, “Aslolan yaşamaktır,” diyerek “kız
neşesi”ni en zor gününde bile yitirmemiş Sevgi Soysal’ın neşe gücünden beslenen, yazmaya adanmış, yazıya, edebiyata âşık bir 50 yıl geçmiş. Umudum, sonuna dek yazarak, okuyarak, okur, düşünür, iyi insanlarla buluşarak, sevdiklerimi kucaklayarak geçecek, yani “işe yaramış bir yaşam”. Bir hayattan zaten başka ne istenir ki…
—Buket Uzuner