Hugues Viane çok sevdiÄŸi karısını kaybettikten sonra, yas tutmak için uygun bulduÄŸu melankolik Bruges ÅŸehrine yerleÅŸmiÅŸ bir duldur. Sokaklarında acıyla dolandığı bu ÅŸehir giderek hastalıklı ruhunun aynasına, yasının kusursuz metaforuna dönüÅŸür. Hugues bir gün bu kasvetli labirentte karısına tıpatıp benzeyen gizemli bir kadınla karşılaşır. Artık zihni yalnızca bu tekinsiz benzerlik ve narsistik arzusunun yeni nesnesi olan kadınla doludur. Ne var ki bu eziyet dolu ve küçük düÅŸürücü tutku onu felakete sürüklemektedir.
1892’de yayınlanan, Mallarmé ve Baudelaire gibi ÅŸairlerden izler taşıyan Bruges-la-Morte sembolist bir “ÅŸiir roman”. Dekadan yüzyıl sonu edebiyatının baÅŸyapıtlarından kabul edilen eser, metni süslemekten öte tamamlayan fotoÄŸrafların kullanıldığı ilk örneklerden biri. Aralarında Breton ve W. G. Sebald’ın da bulunduÄŸu birçok önemli yazarın ve Hitchcock’un ünlü filmi Vertigo’nun esin kaynağı olan roman, kahramanın iç dünyasıyla dış dünya arasında paralellik kurmaktaki ustalığıyla da öncü niteliÄŸinde. Rodenbach’ın gizemli ve ölüm kokulu Bruges’e duyduÄŸu aÅŸk, Dickens’ın Londra’ya, Kafka’nın Prag’a duyduÄŸu aÅŸkı hatırlatıyor.
Bu önemli modern klasik, metni farklı yönleriyle inceleyen bir sunuÅŸ yazısı ve yayınlandığı dönemde edebiyat çevrelerinde uyandırdığı yankıları içeren kapsamlı bir dosya eÅŸliÄŸinde Türkçede ilk kez yayınlanıyor.